İlginizi çeken bir olayı, tanıdık birinin hayatından bir kesiti ya da hayalinizde canlandırdığınız bir fikir nüvesini öyküleştirmeye giriştiğimizde, karşımızda yaygın bir ‘yazar sorunları’ kümesi buluruz: Nasıl ve nereden başlanır? Nasıl ilerlenir? Nasıl bitirilir ve yazdıklarım okuyanlar tarafından beğenilecek mi? Öyküm merak uyandırmayı başarabilecek mi?
Hikâyelerinizi yakınlarınıza okutursunuz ve genelde beğeni toplarsınız, fakat onların arasında da okumasını bilenler pek azdır çünkü bir metni doğru şekilde okuyabilmek ayrı bir teknik mesele olduğu gibi göreli bir beceri de ister. Bununla birlikte, genellikle, sizleri nesnel kriterlerle değerlendirecek kadar acımasız olmazlar, olamazlar. Okuduklarını anlayıp anlamadıklarından, yazdıklarınızı -üçüncü bir gözün baktığı gibi- sevip sevmediklerinden emin olamazsınız.
Fikirler çok özgün ve fevkalade yaratıcı olabilir ama öykü yazmak, hem teknik bilme hem de gelişmiş üslup gerektirir. Farklılık yaratan o lezzeti sağlayan ifade tarzı zenginliği, yoğun çalışma ve yazma deneyimi ile birlikte zamanla oluşur. Yazdıkça açılır ve daha iyi yazarsınız. Ancak basit bazı ilke ve teknikler kolayca öğrenilebilir ve yazarlığa yatkın olan herkes için çok önemlidir.
Hikâye anlatıcılığında sinemacı gibi düşünmek faydalıdır. Başlamadan önce, öykünüzün çekirdeği olan fikri kafanızda sağlam bir olgunluğa kavuşturur ve kısa bir izlek (sinopsis) yazarsınız. Öykünüzün şablonu olan bu yol haritası, kısa paragrafları olan üç bölümden oluşur. Kurulum, çatışma ve çözümlenme kısımlarıyla bir bütün sağlayacak olan izleğinizin yazılması için yine bazı kolaylaştırıcı teknikler geliştirilmiştir:
Kurulum: Öykünüzün açılışını takiben, öncelikle karakterlerinizin okura tanıtılması ve anlatacağınız olayın serim işini eksiksiz biçimde yapmalısınız. Sağlam kurulum, sağlam temelli yapı gibidir. Okuru devam etmeye ikna eder ve onun merakını uyandırır. Hikâyeniz ne kadar kısa olursa olsun, okurunuza öykünün kişilerini tanıtmazsanız ve eğer zamanı-mekânı-atmosferi betimlemez, anlatacağınız olayın başlangıç koşullarını, öğelerini, önem arz eden ana hatlarını diyelim- ilk bölümde ortaya koymazsanız, okuru dükkâna çekemez, vitrinden içeri bakar durumda bırakırsınız.
Çatışma: Kurulum bölümünde okurunuzun meselenizin içine girerek kişi ve olayları zihninde canlandırması çok önemlidir ancak merakını uyandırıp akıl yürütmeye devam etmesini sağlamanız da gerekir. Öykünün karakterlerinin birbirleriyle zıtlaşmaları, çelişkili meseleleri tartışmaları, inatlaşmaları, yanlış anlamalar, küs ve kırgınlıkları, hataların yüze vurulması ve iyi ya da kötü rastlantıların sonuçları öyküyü ileri doğru taşır. Çatışmalardan uyumlu sonuçlar doğar; taraflardan biriyle hemfikir olan okur, akıl yürütmeye başlar ve öykünün karakterleriyle kendisi arasındaki bağ güçlenir.
Çözümlenme: Hikâyeleri bıçakla kesilmiş gibi bitiremezsiniz. Öykünün karakterleriyle birlikte akıl yürüten okurunuzu düşünsel olgunluk seviyesine çekip oradan da beklenmediği bir çözüme ulaştırırsanız, okurunuza tatminkâr bir öykü sunmuş olursunuz. Kapanışlar çok önemlidir elbette. İyi bir öykünün okuru, daha da iyi bir final bekler. O yüzden de sürprizli son ve dingin kapanışlar önemlidir.
Bütün bu bölümleri içeren sağlam bir izlek yazıldıktan sonra, artık öykünüzü zahmetsizce yazma sürecine başlayabilirsiniz. Anlaşılırlığı kolaylaştıran ve sizleri sistemli çalışmaya yöneltecek izleği içeren yol haritanızı genişleterek, bir olay örgüsü (tretman) elde edersiniz. Olay örgüsü, yol haritanıza göre daha geniş bir özet öykü sayılır ve yazar bu olay örgüsü üzerinde istediği gibi çalışır, notlar alır, değişiklik yapar ve hatta hikâyenin edebi ifade kısmı hariç ana diyalogları da çalışıp not alarak bütün fonksiyonlarına sahip bir model elde etmiş olur. Bu modeli çıkarabilmeniz çektiğiniz bütün zahmete değer, zira şimdi hikâyenizi yazma işini otomatiğe bağlayıp ifade etmenin güzelliğini, kendi özgün üslubunuzu arayıp bulmak için kendinize zaman ayırabilirsiniz.
Yazar: Ercan Akbay
Opus Noesis yazılarıyla Medium'da!
Bizi takip etmeyi unutmayın: https://medium.com/@opusnoesis
Comments